Dijitalleşen dünya ve değişen bağımlılıklar
- ÖZKAN KÖSE
- 10 Haz
- 2 dakikada okunur
Dijital Bağımlılık ve Instagram Kesintisinin Yarattığı Travma ;Gerçekten de farklı bir dönemden geçmekteyiz Covid-19 pandemisi, sadece sağlık açısından değil, sosyal ve psikolojik anlamda da büyük etkiler bıraktı fakat belki de pandeminin etkisinden daha da fazlasını, dijital bağımlılıkta yaşıyoruz. Bu öyle bir bağımlılık ki ; insanlar arasındaki sosyalleşmeyi, iletişimi ve insanların gerçeklik algısını neredeyse tamamen bitirme noktasına getirdi.
Düşünün ki yaşanan Instagram kesintisi, insanların tatil planlarını iptal ettirmelerinden tutun da bu kesintiye denk gelen doğum günü kutlamalarının bile sekteye uğramasına sebep oldu. Ekonomiye vermiş olduğu ciddi zararlar başka bir yazının konusu olsa da doğru kullanıldığında bir çok küçük işletmenin en büyük vitrinidir dijitalleşme ve bunu hiç kimse inkar edemez, ancak insanların gelmiş oldukları çılgınlık seviyesinin bu kadar ileriye gidebileceğini hiç düşünmezdim.
Bu durum beni şu soruyu sormaya itiyor, biz artık sadece insanlar bizlerin sosyal medyada ne yaptığımızı izlesinler ve bize bir ‘LIKE’ göndersinler diye mi yaşıyoruz?
Tatile, yemeğe, sinemaya hatta ve hatta kutladığımız özel günleri sadece kendimizi ekran önünde daha iyi göstermek için mi kutluyoruz, cevap maalesef evet…. Ancak bu, insanların hayatını etkilemenin daha fazlasıdır; bu, bir bağımlılıktır. Telefonlarımıza adeta bir oksijen tüpü gibi bağımlı hale geldik ve bu bağımlılık bizi ailemizden, arkadaşlarımızdan, hayatımızın diğer önemli unsurlarından uzaklaştırdı, gerçek olmayan hayatların içerisine sürükledi.
Hayatımızı kolaylaştırmak için teknolojisi kullandığımızda sorun yok. Y Kuşağının çok iyi hatırlayacağı 36 pozlu fotoğraf makineleri vardı 90’lı yıllarda, O pozlar bitti diye hiçbir zaman tatilimizi yarıda kesip bırakmazdık veya doğum günümüzü kutlamamayı düşünmezdik. Bir şekilde dijitalleşme hep vardı, iphone’lu yıllara ışınlanarak gelmedik, her pozun değeri çok kıymetliydi, çekilen o fotoğrafları kontrol etme şansımız da olmazdı, içlerinden en iyilerini tutup diğerlerini silme de, tam bir sürpriz! “Acaba nasıl çıktım? Gözlerim kapalı mı açık mı?” En büyük dert bu olurdu. Bir pozumuz yandığında küçük de olsa bir üzüntü yaşardık, ama paylaştığımız o deneyimler bizim için çok daha değerli ve kıymetliydi.
Bugün ise durum farklı, teknolojiyi hayatımızı kolaylaştırmak için kullanmak yerine, başka hayatları gözetlemek ve onlardan geri kalmadığımızı göstermek adına olur olmaz her anımızı ve fotoğrafımızı sosyal platformlarda paylaşma yarışındayız. Dijitalleşmeyi kontrol eden maalesef biz değiliz, roller değişmiş durumda. Her gün paylaşılan duygu durum verilerindeki ciddi artışlar, sosyal medya’nın bizi nasıl ele geçirdiğinin bir göstergesi.
Yaşadığımız sanal mutluluklar kısa vadede bize zarar vermiyormuş gibi görünse de uzun vadede bizi gerçek hayattan, sevdiklerimizden ve kendimizden uzaklaştırır. Sanal tatiller, sanal yemekler ve sanal aşklar hızlı bir sürede bizi gerçeklikten koparır, hayattan aldığımız tat giderek azalmaya ve hızlıca depresyona sürüklenmeye başlarız. Emeksiz kolay ulaşmak istediğimiz kazançlar ve mutluluklar, çabasız bir hayat maalesef gelecek yılların en büyük hastalığı.
Her şeyin azı karar çoğu zarar hem bireysel mutluluğumuz hem de toplumsal sağlığımız için dijitalleşmede bunu gözetmek son derece önemli.Benden söylemesi, psikologlar gerçekten çok pahalı… 🙂 Hele bir de durumunuz ciddiyse, geçmiş olsun…

Yorumlar